Yakın Çevre/ Yakın Çevre

Post Gallery 1

İzmir

Türkiye'nin İstanbul ve Ankara'dan sonra 3. büyük metropolü olan fuarlar merkezi İzmir, ticaret ile bütünleşmiş çağdaş bir liman kentidir. Kültür nitelikleri, Yeryüzü nitelikleri ve yaşam düzeyi ele alındığında, Türkiye'nin en gelişmiş kentidir.

İzmir'in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma İmparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre "Güzel İzmir", "Eski İzmir" ve "la Perle de l'Ionie" (İyonya'nın İncisi) deniyordu. Tarihten beri bu tanımlarla yıllar sonra şehrin sıfatı hâline gelmiştir.

•İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye,hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı Mersin Limanı'ndan sonra Türkiye'nin en büyük limanıdın, Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, Uluslararası Sanat Festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.

•Teleferik Tesisleri : Balçova Adatepe’de ormanlık alan üzerine kurulu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Teleferik Tesislerinde kendin pişir kendin ye, çay bahçesi, market, cafe ve bar alanları ile hoşça vakit geçirilecek bir dinlenme alanıdır. Tesisler 3 kasım 2007 tarihinden beri hizmet vermemektedir.

•Bostanlı Yasemin Restoran - Kafe : Yeniden düzenlenerek spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulan Bostanlı Kıyı alanında yer alan Yasemin/Vitamin Cafe, her türlü organizasyonlar için uygun bir mekan özelliğini taşımakta ayrıca, Pazar günleri 09.30 ile 12.30 saatleri arasında kahvaltı hizmeti verilmektedir.

•Yassıcaada İşletmesi : Konak ve Karşıyaka’dan kalkan vapurlarla ulaşılan Yassıcaada’da günübirlik deniz keyfi yaşarken, çeşitli yiyecek ve içecek alternatifleri sunmaktadır.

•Peterson Köşkü Kafeteryası : Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içinde restore edilen Peterson Köşkü bahçesinde hizmet vermektedir.

•İtfaiye Restoran - Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi

•Murat Köşkü: Erzene, Bornova'dadır. 125 yıllık bina (eski köşk) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir ve şu an Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet etmektedir.

•Doğal Yaşam Parkı : Çiğli, İzmir'dedir. Başta İzmir halkının takdirini ve beğenisini kazanarak, Türkiye'nin modern yüzünü temsil etmek, dünyanın sayılı doğal yaşam parkları sıralamasında yerimizi üst noktalara taşımak, koruduğu değerler ile insanlara doğa sevgisini üst seviyede sunmak ve nesli tehlike altında olan canlıları korumak.Bunları hepsi Doğal Yaşam Parkı'ında bulunmakta.Kentsel gelişim süreci içerisinde, toplumun doğaya olan özlemini gidermek, doğal ve korunaklı ortamlar yaratmak, çevre bilincine ve tehlike altında olan ekolojik değerlere vurgu yaparak, İzmir halkının doğa ve hayvan sevgisini arttırmak, yaşanabilir bir kent ortamı yaratılmasına katkıda bulunmaktadır.Doğal Yaşam Parkı 30.11.08'de açılmıştır.İzmir Doğal Yaşam Parkı hafta içi ve hafta sonları 09.00 - 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. * İzmir Doğal Yaşam Parkı giriş ücretleri öğrenci (indirimli) 50 Kuruş, tam bilet ise 2.00 TL olarak belirlenmiştir

Post Gallery 1

Kuşadası

Kuşadası'nın ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmemekte ise de, Efes'e bağlı Neopolis ismi ile İonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Şehir daha önce, Pilavtepe eteklerinde, Andızkulesi denilen yerde kurulmuştur. Bir müddet sonra Bizanslılara ait olan bu kıyılara Venedik ve Cenevizliler, ekonomik bakımdan egemen olmuşlardır. Ulaşım güçlükleri nedeni ile Kuşadası; Andızkulesi mevkiinden alınarak bugünkü yerinde Yeni İskele (Scala Nuova) adı ile kurulmuştur.

Kuşadası'nın adını verdiği Kuşadası Körfezi ve yakın çevresi, sanat ve kültür merkezleri olarak bilinmektedir ve ilk çağlardan beri birçok farklı medeniyeti barındırmışrır. M.Ö. 3000 yıllarında Lelegler, M.Ö. 11.yy'da Aioller, M.Ö. 9.yy'da İonlar bölgede hakim olmuşlardır. Büyük Menderes ve Gediz Irmakları arasında kalan alan, antik çağlarda İonia adını alır. Tüccar ve denizci olan İonlar denizaşırı ticaret sayesinde kısa zamanda zengişleşmişler ve üstün bir politik güce sahip olmuşlardır. Tarihte "İon Kolonileri" adını alan 12 şehir kurmuşlardır. Kuşadası, antik çağlarda Anadolu'nun Akdeniz'e açılan başlıca limanlarından biri idi. O devirde Neopolis adı ile anılıyordu. M.Ö. 7.yy.da başkentleri Sardes olan Lidyalılar yöreye hakim olmuşlardır.

M.Ö. 546'da başlayan Pers hakimiyeti, M.Ö. 334'de Büyük İskender'in tüm Anadolu'yu ele geçirmesine kadar devam eder. Bundan sonra Anadolu'da Yunan medeniyeti ile yerli Anadolu medeniyetinin sentezi olarak yepyeni bir çağ, yepyenibir sanat ve kültür anlayışı hakim olur ve bu çağ "Helenistik Çağ" adı ile anılır. Efes, Milet, Priene ve Didim bu devrin en ünlü şehirleridir. M.Ö. 2. yy.da Romalılar yöreye egemen oldular. Hristiyanlığın ilk yıllarında, Meryem Ana'nın ve havarilerinden St.Jean'ın Efes'e gelip yerleşmesiyle burası bir dini merkez haline gelir. Miletus da Hristyanlık çağında Piskoposluk merkezidir. Bizans Çağında "Ania" adı ile anılır. Kuşadası, ortaçağda korsanlar tarafından kullanılan bir liman olmuştur. 15.yy.da, Venedikliler ve Cenevizliler zamanında şehir "Scala Nuova" adını alır.

1086'da I. Süleymanşah'ın bölgeyi Selçuk Devleti'ne katmasıyla Türk egemenliği başlar. Bölge, bu devirde kervan yollarının Ege'ye açılan bir ihraç kapısı olmuştur. Ancak Selçuk Devleti'nin egemenliği 1. Haçlı Seferleri nedeniyle kısa sürdü ve yeniden Bizans'ın eline geçti. 1280'lerin sonunda Menteşeoğulları,1397-1402 arasında Osmanlıların egemenliğine girdi. 1402-1425 arası yeniden Aydınoğulları'nın eline geçtiyse de 1425'te Osmanlılar bölgeyi kesinlikle ele geçirir. Kuşadası, 1413 yılında 1.Mehmet (Çelebi) tarafından Osmanlı egemenliğine katılmıştır. Bu tarihten sonra, şehir tamamen Türklerin elinde kalmış ve Türklerin yaptığı eserlerle dolmaya başlamıştır. Bunlardan bugünkü Kervansaray ve Kuşadası'nı çeviren surlar, Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Surlarla çevrili şehre o zaman ancak üç kapıdan girilebilmekteydi. Bu kapılardan bir tanesi, Barbaros Hayrettin Paşa Caddesi ile Kahramanlar Caddesini birbirinden ayırmakta ve üst kısmı bugün Şehiriçi Trafik Bölge Amirliği olarak kullanılmaktadır. Diğer kapılar bugün mevcut değildir. Küçükada, Bizanslılar için önemli bir askeri üs görevini yapan önemli bir yerdi,1834 yılında büyük bir yenilenme görmüş ve ünlü kalesi yapılmıştır. "Kuşadası" adı bu kaleden gelmektedir. Kuşadası, Kurtuluş Savaşı'nda 1919-1921 yılları arasında İtalya'nın, onların çekilmesiyle Yunanistan'ın işgaline girdi ve 7 Eylül 1922'de düşman işgalinden kurtuldu.

Çevresi
•NEOPOLİS (Yılancı burnu): Güvercinada’nın biraz ilerisinde, denize uzanan ikinci bir yarımada halindedir. Antik Neopolis’in Kuşadası’nda ilk yerleşme yeri olduğu ve İonlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Görünürde birkaç duvar kalıntısı mevcuttur.

•PANİONİON: Kuşadası’na bağlı Güzelçamlı sınırları içinde, Davutlar-Güzelçamlı yolu kenarında, yoldan birkaç yüz metre içeridedir. Tarihte İon Konfederasyonuna bağlı 12 İon şehrinin merkezidir. Ayinlerin ve törenlerin yapıldığı yer burasıdır.

•PYGALE: Kuşadası’nın 3km. kadar kuzeyinde küçük bir yerleşim yeridir. Kuştur Tatil Köyünün yanındaki burun üzerinde bulunmaktadır. Agamemnon tarafından inşa edilmiştir. Dikkate değer bir kalıntıya rastlanmamaktadır.

•KALEİÇİ CAMİİ: Çarşı içindedir. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa (ölümü 1619) tarafından yaptırılmıştır. Bu nedenle “Öküz Mehmet Paşa Camii” adı ile de anılmaktadır. 1830 yılında onarılmıştır. Son cemaat yeri ağaçtan yapılmıştır. Tek şerefeli minaresi sağdadır. Caminin giriş kapısının kanatları geometrik geçmeler ve sedef kakmalarla süslenmiştir. Camiyi 12 kenarlı ve 16 pencereli kasnak üzerine bir kubbe örtmektedir.

•ÖKÜZ MEHMET PAŞA KERVANSARAYI: Kuşadası İskelesi yakınındadır. 1618 yılında Sadrazam Öküz Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1966 yılında restore edilmiştir. Deniz ticareti için yaptırılan bir Osmanlı Kalesi olup, yaklaşık 18,50*21,60m. ölçülerindeki avlunun etrafını, iki katlı revaklı bir kapalı mekan çevrelemektedir. Kuzeybatı ve Güneydoğudaki köşelerde, arka taraftan üst kata çıkılan iki merdiven vardır. Kervansarayın girişi kuzeydedir. 2.96m. enindeki mermer kapı boşluğu, basık bir kemerle örülmüştür. Kapının sadece bir görünümü vardır. Girişin sağ ve sol tarafında birer kemerle orta mekana bağlanan iki bölüm mevcuttur. Soldakinin, arkaya küçük bir kapı ile bağlandığına bakılarak, eşyaların içeri alındığı emanet bölümü olduğu saptanmıştır. Sağdaki girintinin ise Han’ın giriş ve çıkışını sağlayan görevlilerin yeri olduğu düşünülmüştür. Avlunun ortasında kazı ile açığa çıkartılan şadırvan, bugün havuz haline getirilmiştir.

Post Gallery 1

Pamukkale

Pamukkale, yeraltı kaynak sularının içerdiği kireçten oluşmuş havuzlar. Denizli ilindedir. 2700 metre uzunluğunda ve 160 m yüksekliktedir. Parlak beyaz rengiyle Pamukkale'yi 20 km uzaklıktan görmek mümkündür. Ayrıca Pamukkale'de antik havuz, antik tiyatro, Arkeoloji Müzesi gezilmesi gereken yerlerdendir. Tepesinde Roma'dan kalma Hierapolis adlı kutsal antik şehir bulunur. 5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir termal merkez olan Karahayıt köyü vardır. UNESCO tarafından belirlenen Dünya Miras Listesi`nde yer almaktadır.

Pamukkale: Pamukkale, kaynak sularının kirecinden oluşmuş bir cennet köşesidir.Türkiye'nin en tanınmış doğa harikasıdır. Pamukkale 2700 metre uzunluğunda ve yüksekliği 160 metredir. Parlak beyaz rengiyle Pamukkale'yi 50 km uzaklıktan görmek mümkündür. Ayrıca Pamukkalede Hierapolis antik kenti,antik Havuz,antik Tiyatro,arkeoloji müzesi gezilmesi gereken yerlerdendir. Tepesinde antik Roma'dan kalma Hierapolis adlı kutsal antik şehir bulunur. 5-10 km yakınında Laodikya antik kenti bulunur. 5 km ilerisinde ise uluslararası bir thermal merkez olan Karahayıt vardır. Burada da beş ve dört yıldızlı oteller,pansiyonlar thermal turizm ve kaplıca hizmeti vermektedir. Denizli kent merkezinde bir 5 yıldızlı otel hizmet verirken Pamukkale ve Karahayıt bölgesinde 4 ve 5 yıldızlı oteller yoğunluktadır.

Hierapolis, (Yunanca: Ἱεράπολις 'kutsal şehir') Pamukkale (Denizli) yakınlarında bulunan bir antik kenttir. M.Ö. 190 yılında II. Eumenes tarafından kuruldu. M.Ö 2. yüzyılda Roma egemenliğine giren şehir altın dönemini bu zamanlar yaşadı ve depremlerle yıkıldıktan sonra tamamen Roma mimarisiyle bezendi.İsa'nın havarilerinden Aziz Philippus'un burada öldürülmesi şehre dini bir önem de kazandırmıştır. M.S. 395'te Bizans'ın, daha sonra 1210'da Anadolu Selçukluları'nın sınırları dahilinde kalmıştır.

Tedavi amacıyla da kullanılan Pamukkale yeraltı suları (travertenler) sayesinde tarih boyunca turist çekmiştir. Hamam, yolcuların yıkanarak şehre girmeleri için şehrin dışına inşa edilmiştir. Tiyatro kapasitesinin 9.500 kişi olmasından dolayı şehir nüfusunun 95.000-100.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

Tiyatrosunun tasarımından burada gladyatör dövüşleri yapıldığı anlaşılır. Sahne altındaki çukurluk bölümle oturma sıraları arasında seyircileri vahşi hayvanlardan korunmak için yaklaşık bir metrelik yükseklik farkı vardır. Gladyatör dövüşlerinin olmadığı tiyatrolarda bu fark bulunmamakta, sıralar sahne düzeyinden başlamaktadır. Şehrin giriş kapısında işlenmiş olan Medusa figürü, tanrıça Medusa'dan korunmak için yapılmıştır. Bu inancın Türk kültürüne nazar boncuğu olarak geçtiği sanılmaktadır.[kaynak belirtilmeli]

Şehir, UNESCO Dünya Miras Listesi'ne alınmıştır.

Post Gallery 1

Bergama

Pergamon, günümüzde İzmir iline bağlı Bergama ilçesinin merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıdır. Pergamon, eski çağlardada Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biriydi. İ.Ö. 282-133 arasında da Pergamon Krallığı’nın başkentiydi. Pergamon adı, bir söylence kahramanı olan Pergamos'tan gelir. Pergamos’un, Teuthrania kralını öldürdükten sonra kenti ele geçirdiği ve kendi adını verdiği sanılır. Başka bir söylenceye göre de Teuthrania Kralı Grynos savaşta Pergamos'tan yardım istemiş, zaferden sonra iki kent kurdurarak birine onun onuruna Pergamon, ötekine de Gryneion adını vermiştir.

Yazılı belgelerde Pergamon'dan ilk kez İ.Ö 4. yüzyılın başlarında söz edilir. Kent daha sonra Pergamon Krallığı'nın başkenti oldu. Bu dönemde saray, tapınak, tiyatro gibi yapılarla yapıldı, kent kule ve surlarla çevrildi. Pergamon, krallığın Roma'ya bağlanmasından sonra da Batı Anadolu'nun sayılı kentlerinden biri olarak kaldı. Eski kentin kalıntılarını, 1870’lerde Batı Anadolu’da demiryolu döşenmesinde çalışan Alman mühendis Carl Humann buldu. Pergamon'da ilk araştırma ve kazı çalışmalarına da 1878'de başlandı. Kazılar ve onarım çalışmaları günümüzde de sürmekted

Bergama Kermesi, Bergama'nın tarihsel, kültürel ve doğal güzelliklerinin tanıtılması amacıyla Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı bir festivaldir. İlki 1937 yılında gerçekleşen Bergama Kermesi, her yıl aralıksız devam etmektedir. Türkiye’nin ilk, dünyanın ise Fransa'nın Nice şehrinde yapılandan sonra ikinci yerel festivalidir.

Dönemin geleneğine uygun olarak adına Kermes denilen şenlikleri Bergama halkı her yıl, haziran ayında Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen misafirleriyle birlikte kutlamaktadır. Bergama Kermesi kapsamı itibariyle Türkiye'de bir ilktir. Bergama Kermesi sadece eğlencelerin, gösterilerin düzenlendiği sıradan bir festival değildir. Her yıl çok sayıda yazar, bilim adamı, profesör, sanatçı, gazeteci, çeşitli konularda düzenlenen konferans ve panellere katılmaktadır. Kermes süresince, aynı saatte farklı yerlerde bir çok etkinlikler düzenlenmektedir. Aynı saatte bir yerde halk oyunları gösterileri varken, diğer bir yerde bir panel, bir tiyatro oyunu organize edilmektedir. Kermes süresince Bergama halkı ile civar il ve ilçelerden gelen yerli ve yabancı turistler, kermes süresince 7 günü her açıdan dolu dolu yaşamaktadırlar.

Post Gallery 1

Efes (49 km)

Selçuk'un 3 kilometre güneyinde, Panayır ve Bülbül Dağı yamaçları Ayasuluk Tepesi mevkiinde kurulu Efes, 12 İon kenti içinde günümüze kalan en önemli antik kenttir. Kenti'nin ilk kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına, Neolitik Döneme (Cilalı Taş Devri) kadar inmektedir. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Lysimakhos, kenti Milet'li Hippodamos'un bulduğu "Izgara Plan"a göre yeniden kurar.

Dor istilası üzerine Ege kıyılarına gelen İon'lar Efes'e yerleşmiş, daha sonra Lidya egemenliği döneminde şehirlerini geliştirmişlerdir. M.S. 1.yüzyıl'da meydana gelen depremle büyük hasar gören Efes, İmparator Tiberius zamanında yeniden imar edilirken, Hellenistik yapı yerine tüm kent Roma karakteri yapılarla dolmuştur. Siyasi ve ticari önemi büyük bir kent olan Efes, Meryem Ana'nın gelmesi ve St. Jean'ın burada yaşaması nedeniyle de bir dini merkez haline gelmiştir.

Doğu ile Batı arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır.

Post Gallery 1

Meryem Ana Kilisesi ve St.Jean Bazilikası (53 km)

Efes çevresindeki Bülbül dağı sakinleri, 18'inci yüzyılın sonlarına dek atalarından kalma bir geleneği sürdürerek, her yıl Ağustos ayının 15'inde şimdiki Meryem Ana'nın evinin bulunduğu Panaya Kapulu'nda dini anma törenleri düzenlerdi. Aradan yaklaşık 100 yıl geçtikten sonra 19'uncu yüzyılda yaşamış olan Alman rahibe Anna Katharina Emmerich, gördüğü bir rüyaya dayanarak bu bölgede Azize Meryem'in evinin olduğunu iddia eder. Çocuklugundan itibaren kötürüm olan ve yürüyemeyen Rahibe Anna, gördügü rüya ve sanrılarla bu bölgeyi Vatikan yetkililerine tarif eder ve onun tarifleri sonucu bölgedeki eski kilise kalıntılarına ulaşılır. Tüm bu söylenti ve işaretlerden yola çıkarak Bülbül Dağı'ndaki tarihi kalıntılar 1957 yılında Papalık tarafından Meryem Ana Evi olarak onaylanır ve Hırıstiyanlık için de hac yeri olarak ilan edilir.

St.Jean (Aziz Yuhanna) İsa'nın havarisi, İncil'in ve Apokalypse'in yazarı idi. Büyük olasılıkla da Azize Meryem'i bölgeye kendisi getirmiştir. Hayatının son yıllarını geçirdiği Efes'te ölümünden sonra Ayasuluk Tepesi'nin güney yamacında kendisi için önce basit bir mezar yapıldı. Bu mezarın üzerine M.S. 5. yüzyılda ahşap çatılı bir bazilika ve 6. yüzyılın ortalarında bu bazilikanın yerine İmparator Justinianus tarafından yine haç planlı, kubbeli bir bazilika yaptırılmıştır. Efes halkının 6. yüzyıldan sonra Ayasuluk'a taşınması ile St. Jean Bazilikası eski Piskoposluk Kilisesi'nin yerini aldı. Ayasuluk Tepesi surlarla çevrildi. Bazilika'nın uzunluğu atriumla beraber 130 metredir. Haç planlı yapının üzeri toplam altı kubbe ile örtülmüştür. Bunlardan merkezde mezar alanının üzerindeki kubbe diğerlerinden daha büyük ve yüksektir.

Post Gallery 1

Şirince ( 57 km )

Selçuk'a 8 km. mesafede en az adı kadar şirin eski bir Rum köyüdür. Dönem dönem, dağları konak edinen kırk kişi tarafından kurulduğu rivayetine atfen, Kırkınca, Kırkıca, Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi isimlerle anılmış, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ismi Şirince şeklinde resmileştirilmiştir. 1924 Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi öncesinde 1800 haneli bir Rum köyüydü. Mübadele ile birlikte Rumların ayrılmasıyla (çoğu Katerini'nin Nea Efesos köyüne yerleşmiştir), Kavala'nın Müştiyan (Moustheni) ve Somokol (Domatia) köylerinden gelen mübadiller iskan edilmiştir.

Köyün evvelce bağcılık, şarap üretimi ve zeytinciliğiğe dayalı olan ekonomisi, bir tütün bölgesinden gelen yeni sakinlerinin elinde bir süre sekteye uğramış, ancak son yıllarda artan turistik önemine paralel olarak, bu sektörler yeniden gelişmeye başlamıştır. Bağcılık ve zeytinciliğin yanısıra, şeftali, incir, elma, ceviz yetiştirilir. Köyde halen pek çok eski Rum evi pansiyon olarak hizmet vermektedir. Değişik şarap türleri Türkiye çapında ün kazanmıştır.

Post Gallery 1

Sığacık ve Teos (28 km)

Sığacık Seferihisar'ın 5 km batısında Sığacık körfezinde kurulu şirin bir balıkçı köyüdür.Tarihi ve doğal güzelliklerinin yanı sıra doğal bir liman konumundadır. 12 İon şehrindan biri olan Teos'a ev sahipliği yapan Sığacığın ismi 1521-1522 yıllarında kentin sığınak olarak kullanıldığı zamanlardan kalmadır.

Tarihin, doğanın ve teknolojinin yıpratmakta aciz kaldığı Sığacık Kalesi'nin geçmişi Selçuklular dönemine kadar uzanır. Şiddetli yer sarsıntılarıyla harap olunca önce Aydın oğulları daha sonra Osmanlılar tarafından tamir görmüştür. Ege denizindeki önemli stratejik konumunun Kaptan-ı Derya Piri Reis tarafından fark edilmesiyle Kanuni Sultan Süleyman tarafından Palak Mustafa Paşaya Teos harabelerinden getirilen taşlar kullanılarak yaptırılmıştır. Şimdiki hali 1521-1522 yıllarından kalmadır.

Sığacık Köyü'nün bir kilometre güneyinde deniz kenarında bulunan Teos'un M.Ö. 1000 yıllarında İon kolonisi olarak kurulmuştur. Kurucusu Dionysos'un oğlu Athames olarak bilinir. Teos önce Pers yönetiminde kalmış, sonra Lidyalıların, ardından yine Pers yönetimine geçmiştir. İonlarla birlikte Teos bağımsızlığını kazanmış ve mimari ile ticarette önemli bir yer haline gelmiştir. Bir dönem İon uygarlığına başkentlik de yapan kent, bir dönem Efes ile yarışmıştır. Teos'ta Hellenistik ve Roma dönemi kalıntıları bulunmaktadır. Kentin en önemli antik eseri ise, antik dünyanın en büyük Dionysos Tapınağıdır. Diğer önemli kalıntılar ise Agora, tiyatro, odeon, surlar ve liman kalıntılarıdır.

Copyrights © 2014-2015 & All Rights Reserved by Angora Beach Resort